Mehmet Ali Hilmi Dede Baba

MEHMET ALİ HİLMİ DEDEBABA

 

Mehmet Ali Hilmi Dedebaba 1258 (1810) yılında Sultanahmet civarındaki Güngörmez mahallesinde dünyaya geldi. Babası Nuri Efendi annesi Emine Bacı’dır. Hacı Hasan Baba’dan ikrar alarak dergâhın hizmetine kendilerini vakfetmişlerdir.

 

Hacı Hasan Baba’nın Hakk’a yürümesi üzerine yerine Rehberi Aşçı Ali Baba postnişin olmuştur. Aşçı Ali Baba 1280 (1863) yılında Hakk’a yürümesi üzerine Dergâha bağlı bütün Bektaşilerin onayıyla Mehmet Ali Hilmi Dedebaba

Şahkulu Sultan Dergâhı’nın Postnişini seçildi. Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhına giderek Postnişin Turabi Hacı Ali Dedebaba’dan icazet aldı. Mücerredlik sırrına ererek, bilgi ve olgunluğa erişti. Tekrar Şahkulu Sultan Dergâhı’na döndü.

1286 (1869) yılında yeniden Serçeşme Pir Dergâhına giderek, Postnişin Selanikli Hacı Hasan Dedebaba’dan Ehl-i Beyt usul ve erkânı ile Halife Baba oldu. Yeniden Şahkulu Dergâhı’na dönerek dergâhın genişletilmesi ve onarım işlerini tamamladı.

Mehmed Ali Hilmi Baba, Perişan Hâfız Ali Baba’nın Dedebabalıktan uzaklaştırılması üzerine üç yıl kadar Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı’nda Dedebabalık yapmış, bir süre sonra geri dönerek Şahkulu Sultan Dergâhı’nda Postnişinliğini sürdürmüştür. Bu tarihten itibaren dedebaba olarak anılan Mehmet Ali Hilmi Baba Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki muhip, derviş ve babalardan toplattığı paralarla Şahkulu Sultan Dergâhı’nı yeniden inşa ettirmiş, dergâhın çevresinde satın aldığı geniş arazide bağ ve bahçeler kurdurmuştur. Bundan dolayı kaynaklar kendisini Şahkulu Sultan Dergâhı’nın ikinci bânisi olarak da zikreder. Nitekim dergâh onun Dedebabalığı sırasında mücerretlik erkânı da uygulanan önemli bir Bektaşî merkezi haline gelmiştir.

      Halife Baba olduğunda şunları yazmıştır:

 

Allaha hamdolsun ki devrimi tamamladım.

Pirimin bağışı ile ey Hilmi dört kez Ana’dan doğdum.

Birinci doğuş:         Dünyaya geliş.

İkinci doğuş:          Yola giriş.

Üçüncü doğuş:       İcazet alış Uyarıcı (Postnişin) oluş.

Dördüncü doğuş:   Hilafetname alarak Halife Baba oluş.

 

 

      Hilmi Dedebaba’nın Vasiyeti:

Kendi yaşam öyküsünü 1287 (1869) yılında yazdı. Bunun saklanmasını ve Dergâhın onarılmasında uygun bir yere konulmasını vasiyet etmiştir.

Mehmet Ali Hilmi Dedebaba 1325 (1907) Muharrem ayının sekizinci günü Hakk’a yürüyerek Dergâhın Haziresinde sırlanmıştır. (21 Şubat 1907 tarihinde vefat eden Mehmed Ali Hilmi Dedebaba önce Şahkulu Sultan Dergâhı’nın kış meydanı denilen kısmına defnedilmiş, naaşı daha sonra aynı semtte inşa ettirdiği Gözcü Baba Türbesi bahçesindeki sofaya nakledilmiştir. Ölüm tarihi mezar taşında 22 Ocak 1907 şeklinde yazılı olduğu halde matbu divanının başındaki biyografisinde 21 Şubat 1907 olarak kaydedilmiştir.)

Divanını ölümünden sonra, Şahkulu Dergâhı’nda aşçılık yapan Filibeli Ahmed Mehdî Baba Merhum Mehmed Ali Hilmi Dedebaba’nın Divanı adıyla yayımlamıştır (İstanbul 1327). Eser 1986’da Bedri Noyan tarafından, kütüphanesinde bulunan yazma bir nüsha esas alınarak şiirlerin açıklamalı ve mensur şekilleriyle birlikte Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Divanı ismiyle İstanbul’da tekrar neşredilmiştir. Divanda 218 gazel, 30 kaside, 21 murabba, 1 müstezat, 7 muhammes, 8 müseddes, 1 akrostiş, 1 muaşşer, 2 mersiye, 3 kıt’a, 10 müfred, 1 beyit, 42 tarih yer almaktadır.

 

Vakıflar Genel Müdürlüğü Kayıtlarında

 

ŞAHKULU SULTAN DERGÂHI

MEHMET ALİ HİLMİ DEDEBABA VAKFİYESİ SENEDİ

 

Gerçekleşmesi şeriat kurallarına bağlı olan aşağıda açıklanmış bulunan şeylerin yerinde okunması ve dinlenmesi için yüce şeriatın izniyle gönderilen Safranbolu Kazası Şeriye Mahkemesi Başkâtibi Mehmet Hilmi Efendi İbni Ahmed vakıf adı geçen kazaya bağlı Aktaş Nahiyesinin Börek köyünde bulunan Çarıkzâde Hasan Fehmi Efendi İbni Mehmed Efendi’nin oturduğu yere (menzil) varıp ek belgede isimleri yazılı Müslümlerin huzurunda yüce şeriat meclisini toplayıp adı geçen köy ahalisinden ve Bektaşi Tarikatine mensup Siyahizâde Mustafa Efendi İbni Elhac Mehmed Efendi bu mecliste herbiri mensup oldukları Börek Köyü imamı Kara Mustafa oğlu Mehmed Efendi İbni Mustafa ve muhtarı İsmail Beyzâde Ali Efendi İbni İbrahim ve ihtiyar heyetinden Çarıkzâde Kâzım ibni Mehmed Şakir Efendi ve diğer Çarıkzâde İbrahim Ağa İbni………. adlı kimselerden usulüne uygun olarak ilk önce gizli belgeye yazılı ve daha sonra adı geçenler ile yine her biri bu köy ahalisinden Odabaşı oğlu Mehmed Ağa İbni Mustafa ve Kaymakçıoğlu Hafız İbrahim Efendi İbni İsmail ve Yazıcıoğlu Hüseyin Ağa İbni Hasan’dan açık olarak sorulup adil ve makbul şahit oldukları

öğrenilmiş ve aşağıda açıklanan konuda şahitlikleri makbul olan köy ahalisinden Çarıkzâde Hasan Efendi, Mehmed Efendi, İbni Hacı Mehmed Efendi ve Hacı Osman oğlu Osman Ağa İbni diğer Osman ve Hacı Kavas oğlu Kâmil Ağa İbni Mehmed İbni diğer Abdullah adlı kişilerin her biri hazır oldukları halde İstanbul Belediye sınırları içerisinde Kartal Kazasına bağlı Merdiban (Merdiven) Köyünde bulunan Bektaşi Tarikatlerinden Şahkulu Dergah-ı Şerifi diye bilinen Kalender fakirlerin sığınağı olan yüce Dergâh eskiden oldukça geniş tarla ve ekili araziye sahip ve dergâhta ıtır kokulu toprağa gömülü adı geçen Şahkulu kaddase sırrı hüllahi hazretlerinin Tanrı yolunda yoldaşları olup kendisiyle beraber Horasan diyarında bu köyde bulunan dergâhlarını şereflendirmiş olan azizlerden Sancaktar Baba, Gözcü Baba, Yörük Baba, Mah Baba, ve Gül Baba ve diğer ermişlerin yüce makamlarını kapsarken kötülükleri ve her münasebetiyle çoğu arazisi ve adı geçen ermişlerin kabirlerinin bulunduğu yerler gasp edilmiş ve gelirleri kaybedilmiş olduğundan dergâhın o zamanki postnişini bulunan şeyhimiz mürşidimiz Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Efendi‘nin ölümünden önce İmam Nuri Efendi İbni merhum Abdullah Efendi İstanbul’da ve Selanik’te ve Girit Adasında ve diğer adalarda ve Kefelik ve Arnavutluk ve Rumeli bölgelerinde ve Lazistan ve Anadolu taraflarında çoğu vilayet ve sancak ve kaza ve nahiye ve köylerde ve özellikle Safranbolu kazası ve çevresinde yerleşmiş mensupları, dostları (muhipleri) ve yoldaşlarına (salikleri) ve bizlere insanoğullarına yardım ve hayırlı işlere çaba harcamak yönünde yol gösterici olan Allahuteala Hazretlerinin ilahi fermanları ve yüce Peygamberler Hazretlerinin nebevi (peygamberce) tebliğlerinin yüce gereği olarak işbu yüce emir ve fermanın güzellikleri herkesçe bilindiği ve teslim edildiği özel yazılı belgelerin gönderildiğinde durumdan haberdar olan zengin ve fakir bütün mensup dost ve yoldaş ve derviş ve bacılar (baciyan) şu hayırlı işe mal harcayıp ve gerçekten Cenabı Hakk’a yakınlaşmak ve ibadet kastıyla dilediği emlak ve araziyi satarak müebbed sadaka ile dergâha katılacağı şartlarla sadaka vermek ya da vakıf etmek üzere ben ve benim gibi mensuplardan her birimiz mal ve gelirlerimizden imkânlar ölçüsünde binalar tedarik edip ve derhal habercileri aracılığıyla Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Efendi’ye bildirip bağışladığımız ve teslim ettiğimiz zaman o da belirtilen meblağları yazılı olduğu gibi teslim alıp böylece sahip olduğu bilinen meblağ ile her biri Merdiban Köyünde ve dergâhın yakın çevresinde bulunan etrafı Aziz Mahmut Efendi tarlası ve dergâhın vakıf arazisinden olup zaman ve halin gereklerine göre adı geçen Dede Baba Efendi’nin uhdesinde kayıtlı olan tarla ve genel yol ve Basmacılar Kethüdası Ferit Bey tarlası ile sınırlı ve tahminen yirmi dönüm iki evlek büyüklüğünde zemin ve kürüm (gürüm) ve ağaçlarıyla beraber sarfı on dokuz numaralı bağın zemin ve kürümünü ve etrafı Fatma Fitnat Hanım tarlası ve genel yol ve yine dergâhın çatısı altında bulunan ve vakıf edilmiş mallardan olan yine bilinen hastalıktan dolayı adı geçen Dede Baba uhdesine geçici olarak kayıtlı bulunan fırın ve ahır ve samanlık ve bahçe ve Arap Bilal ve Şükrü Efendi’nin mirasçılarının yerleri ve bahçeleri önceleri Ömer Efendi ve bugünlerde Fatma Fitnat Hanım tarlası ve dergâh bahçesi ve yine dergâhın vakfedilmiş emlâkından olup daha önce açıklandığı gibi Dede Baba uhdesinde geçici olarak kayıtlı olan bahçe ve genel yol ile çevrili ve zemini adı geçen sultanın vakfından üzerinde mevcut gürüm (kürüm) ve binalar ve ağaçları bulunan fırın ve samanlık ve ahırı kapsayan on numaralı bir bahçenin zemin ve binalar ve ağaçlarını ve iki yanı genel yol ve diğer iki tarafı padişah çiftliği tarlalarıyla çevrili ve zemini yine adı geçen sultanın vakfından üzerinde mevcut ağaçlar ve diğer bazı ekler ile kullanılan toprak tahminen yirmi beş dönüm miktarı yirmi altı numaralı bir dutluğun zemin ve ağaçları tamamıyla belirtilen sınırlarla çevrili ve belirtilen numaralarla numaralanmış bir parça bağ ve bahçeli iki ev ve bir bahçe ve bir dutluğu belirtildiği üzere tarikat mensuplarından bağışlanan paralar ile sahiplerinden şeriat kurallarına uygun olarak satın almış ve sahiplenmiş olup böylece mülkiyeti altına aldığı açıklandıktan sonra belirtilmiş olan bağ ve bahçeli haneleri ve bahçe ve dutluklardan bazılarını dergâha eklemiş ve dergâh değiştirdiği diğer parçalar üzerine yine yukarıda açıklanan paradan bir hayli miktar harcanarak mütevellisinin izniyle kendisi için böcekhane ve diğer binalar yaptırmış ve dut ve kuru üzüm ve diğer meyveli meyvesiz ağaçlar dikip yetiştirmiş ve kuyu açtırmış ve arazisine su yollara açarak islâh ve imar ettikten sonra açıklandığı üzere elinde mülkü olan belirtilmiş bağ ve bahçeli haneler (menziller) ve bahçe ve dutluktan her birini yine bundan önce tarikat mensupları tarafından bağışlanıp dergâh ve Dede Baba Efendi tarafından özel şartlar konularak vakfedilmiş olan diğer emlak ve arazi gibi bütün bağlı olanların hakkı olarak şeriatın kurallarına bağlı olan vakıf ve rızaya bağlı olarak ve şeriat yasaklarından ve bozuculuktan arınmış olarak belirtilen bağın zemini ve ağaçlarını ve sırf mülk olan bahçeli dört numaralı menzilin yine zemin ve binalarını ve bahçeli menzil ve sonradan bir parça dutluk ve bir bahçe ve diğer bir parça dutluktan her birini de üzerlerinde mevcut binalar ve ağaçlardan her birini vakfedip ve vakfedilmiş araziden her biri durumun gereklerine göre mütevelli tayin olunacak adamlar tarafından yönetilip her birinden yüce Allah’ın lütfuyla sağlanacak olan gelir ve zenginliklerden veya isteklisine kiralanarak elde edilecek gelirden vakfedilmiş olan bu mülklerin vergi ve diğer devlete ödenecek paraları memurlarına ve zeminleri vakıf olanların belli kira ve arazi kesintileri vakıflarına ödenmesi ve gereken onarım ve yenilemeler ve eklemeleri tımarları yapılarak ve bu zorunlu masrafların karşılanmasından sonra artacak olan dergâhın binaları miskin fakirlerin ve gariplerin sığınağı olduğundan dergâhta doyurulmaları ve diğer ihtiyaçları için sarf edilmeli (sarf oluna) ve her yıl Muharrem Ayının başından aşure olana değin on gün süresince dervişlerden ehil olanlara mümkün olabildiği kadar hatim indirilmesi ve Kur’an-ı Kerim okunmalı ve Muharrem Ayının ilk on günü başladığında bu nurlu ayda ölenler için Kerbela Şehidi Hazreti Hüseyin Efendimiz için ağıtlar (mersiyeler) layık olduğu saygı ve derviş terbiyesine uygun olarak söylenmeli tarikat ayini icra edilip hasıl olan sevap peygamberimiz efendimiz ebil Kasım Muhammed Mustafa sallallahu taala aleyhi vesellem   hazretlerinin âlemlerin yaratıcısı Allah’ın nazarında ve cennette ve göklerde mübarek olmasına ve imamı Ali İbni Ebu Talip ve yüce soylarına ve sevenlerinin gözünün nuru olan ve zamanın ruhları süsleyeni olan imamı Hasan (mücteba) ve imamı Hüseyin (sahib-rıza) ciğerpare Fatımatüz-Zehra ve On İki İmam ve peygamberin kızı ve Hazreti Ali’nin zevcesi Fatımatüz-Zehra ve diğer din büyüklerinin ve yakınlarının ve peygamberlik yolunu açanın ve kapayanın arasında Allah katında kitap getiren ve mücizeler yaratan peygamberlik şerefine ermiş olanların ve diğer bütün evliyanın ve tarikat büyüklerinin ve soylu seleflerinin ve tefsir ve hadis bilginlerinin ve içtihat imamlarının ve diğer bilginlerin ve şükreden zenginlerin ve sabreden fakirlerin ve bütün insanların ve özellikle pirimiz Hacı Bektaş Veli (kuddüse sırruh’ül-ali) hazretlerinin ve Bektaşi tarikati şeyhleri ve dedeleri ve mensupları ve dostları (muhipleri) ve bacılarının (bacıyan) ruhlarına ve bütün müminlerin ruhlarına hediye edilerek belirtilmiş olan gelirlerden yaz günlerinde şeker ve limon ve portakal ve mevsimine göre diğer meyvelerden şerbetler yapıp buz ile serin edilerek kış günlerinde çay ve ıhlamur çiçeği ve şeker ile süt ve çemen ve tarçın ve salep ve emsali sıcak içecekler sağlanarak okuyanlar ve oturanlar ve ziyaretçiler ve bütün okuyan semah eden dervişler ve yoldaşlar ve Allah aşkı ve peygamber aşkı ve Hazreti İmameyn aşkı ile ciğerleri yananlara ve İmameyn aşıklarından ettirile ve yine yukarıda açıklanan gelirlerden ve belirtilmiş olan tarlalarımız ve ürünlerden nefis yemekler ve ekmek (nan-i aziz) pişirilerek yukarıda açıklanmış olan insanlar doyurula ve yine aynı gelirden bu masraflardan sonra yine artarsa dergâh vakıfta gösterildiği üzere genişletip onarılmalı ve vakıf ben hayatta kaldıkça kendim mütevelli olup ben öldüğümde müritlerimden belirtilmiş koşullarda malca ve bedence ve fazla hizmeti geçmiş olan Safranbolu kazası dahilinde Yörük Köyü ahalisinden Sipahizade Hacı Mehmed Efendi oğlu Mustafa Efendi mütevelli ola ve o bu mütevellilik işini dilerse bizzat idare etsin ya da dilerse o sırada dergâhın postnişini olan zata vekaleten idare ettirsin Mustafa Efendi de ölünce ya da bu zorlu bir engelin zorlamasıyla hayatında kendi rızasıyla mütevelli el çeker ve istifa ederse vakfıma dergâhta kim postnişin bulunuyorsa o zat mütevelli ola ve vakfıma Evkaftan ve diğer mahkemelerden asla müdahale ve karışma olunmayıp vakfın her bir işi dergâh mensuplarından ve bu vakfa mal harcamış ve çaba sarf etmiş adları bende saklı mührümle mühürlenmiş ve imzamla imzalanmış isnat defterlerinde yazılı ve kayıtlı olanlardan üstlenecek üçten on ikiye kadar seçilmiş heyete bırakıla Allah tarafından zamanın geçmesi ve durumun gerekleri ya da zorlu bir engelin ortaya çıkmasıyla dergâh tamamen kapatıp veya mahvolup yok olduğu zaman dergah belirtilen şartların yerine getirilmesinde zorlukla karşılaşırsa vakfın varlıkları ve geliri yüce Allah’ın mutlaka Bektaşi kulları fakirlerine verile ve vakfın ve belirlenmiş olan bu şartlarım ile bağlı bulunan bundan önceki vakıflarımın şartlarının değiştirilmesi ve bozulması ve kısıtlanması ve genişletilmesi ve eklenmesi ve diğer durumlar benim ve benden sonraki mütevellilerin yönetimleri benim yolumda ola ve gerek malların aslı vakfa ve gerek bundan evvelki vakıflarıma ve gerek bunların fayda ve gelirlerine zarar verenler ve ihanet edenler intikam alıcıların en yüce Allah zülcelal hazretlerinin lanet ve kahır ve gazap ve intikamına uğrayıp ve iki dünyada rezil ve rüsva olsunlar diye şartlar koyup kayıtlar bildirerek vakıf şartlarının bulunduğu bir vakıfname hazırlandı ve İstanbul’da dergâhta şahitler huzurunda ve özellikle yukarıda isimleri sayılan kimseler huzurunda ilan edildi ve dinleyenler ve bir çok Müslümanların tanıklığıyla ve hatta düzenlenerek ve İstanbul’da insanlara ilan etmiş olduğu ve işbu vakıfnamenin bir nüshasını çoğu vilayetler ve livalar ve kasabalar ve nahiyeler ve köyler memurlar ve delegeler ve tellallarla iletip ve vakfa yardımda bulunan mensuplar ve mahbublar ve dervişler ve bacılar bütün hayır sahiplerine haber verilmesi gerçekler duyuruldu ve işbu açıkça ortaya koymuş olduğum nüshayı da bana verdiği gibi tescil edilmek üzere İstanbul Şeriye Mahkemesi’ne müracat etmiş ise de o zamanki İstanbul’da hüküm süren istibdat yüzünden mahkeme memurları bu tescil işlemini gerçekleştirmeye yetkili olmayacaklarını beyan etmeleri üzerine yukarıda sayılan bağ ve bahçeli menzil yerleri ve bahçe ve dutluklar ve önceleri yine aynı şartla vakfedip geçici olarak adına kayıtlı bulunan emlak ve diğer arazi açıklandığı biçimde vakıf olma durumlarını Müslümanlara duyurulduğu ve tanıklandığı vakıf olarak bir süre mütevellinin tasarruf ve kullanım ve sonra vefatından önce İstanbul çevresinde Kartal Şeriye Mahkemesinde yukarıda adları yazılı olduğu üzere vakıfnameyi harfiyyen tescil ettirip tescil esnasında Şeriat huzurunda şeriye tarafından kabulünü içeren tescil olunmuş mütevelli tayin olunan meseleleri evkafta imamlar arasında ortaya çıkan ihtilafları bilen ve daha sonra ölen defteri hakani memurlarından Nuri Baba ile yüzleştirilerek vakıf gerekleri yerine getirildikten sonra şeri kuralları uygun olarak içtihat imamlarının sözlerine dayanarak vakfın lüzumuna ve gereklerinin doğruluğuna hükmolunmuş ve böylece bir vakıfname çıkarılmış olduğundan tarihin tescilinden bin üç yüz yirmi dört hicri yılı Zilhiccesinin ilk on gününe değin belirtilen vakfiyye tescil edilmiş vakıf olmak üzere yine mütevelli tarafından tasarruf edilip belirtilen tarihte ölmüş olduğundan mütevellilik belirtilen şartlar gereği bana geçtiğinden be mütevelliliği kayıtlar altında vakıfçıların açıklanan şartları üzere vakfın hala mütevellisiysem de vakıfçının ölümü sırasında bulunamadığımdan ve ölümünden sonra da dergâh bir süre kapalı ve çalışmaz kaldığından meçhul bazı kişiler tarafından vakfiye alınıp kaybedilmiş her ne kadar aranmış ise de kaydına rastlanılmadığından açıklanan özellikler adı geçen Dede Baba Efendi’nin düzenlemiş olduğu vakfiyesinin ilan ve tanıklığı zamanlarında defalarca tescili zamanında ve vakfın lüzumuna ve şartlarının şeriat hükümlerine uygunluğu anında orada bulunup vakfın ilan ve tanıklığına tescili konularına ve hükmün çıkmasına ve diğer ayrıntılarına şahitlik eden yukarıda isimleri yazılı kimseler ve özelliklere ayrıntılı olarak tanık olduklarından durum hazır bulunan bilgili kişilerden haber alınarak tescil ve elime bir belge verilmesini talep ediyorum diye anlamları açıklamalarıma uygun vakıfçı Dede Baba Efendi’nin mührüyle mühürlenmiş ve imzasıyla imzalanmış beş parça iane defteriyle bir parça tescil edilmeden düzenlenmiş olan vakıfname gösterildiğinde sorulup tanıklıkları istenen Hasan Efendi ve Osman ve Abdullah Ağa ve Ahmed Ağa ve Kamil Ağa’dan her biri dahi gerçekler tanıdığımız olan işbu mütevelli Mustafa Efendi’nin yukarıda açıkladığı gibidir işbu vakfiye sureti de yine tanıdığımız merhum Mehmed Ali Hilmi Dede Baba Efendi’nin huzurumuzda düzenleyip okumuş olduğu ve şeriat huzurunda tescil ettirdiği vakfiyesinin aynı ve tıpkısıdır ve işbu vakfiye suretiyle belirtilen iane defterlerindeki imza ve mühürler ve merhumun bildiğimiz imzası ve mührüdür ve açıklanan bir bağ ve bir bahçeli menzil ve zeminleri ve Mihrimah Sultan vakfına kiralanmış binalar ve ağaçları bahçeli diğer bir menzil ve bir bahçe ve bir dutluktan her biri açıklandığı üzere merhum hayatta ve aklı başındayken yapmış olduğu tescil edilmiş vakıftır ve binalar ve çevresi açıklandığı gibidir biz bu durumu böylece bildiğimiz gibi tarikatimiz mensubu ve dergâhın civar ahalisinden bilenleri de böylece bilmektedir ve biz bu duruma böylece şahitlik dahi ederiz ve toplanan bu mecliste şeriat yönünden uygun olduğuna ittifakla şahitlik ettiğimizi adı geçen kâtibe yerinde yazdırdık ve tesbit ettirdik ve işbu vesika yazıldı.

7 Zilhice 1328 (1910)

 

Köy Muhtarı İsmail Beyzade Ali Efendi İbni İbrahim

Köyden Sipahioğlu Hüseyin Çavuş İbni Hacı Mehmed

Köyden Çıplakoğlu Ahmed Ağa İbni diğer Ahmed

İşbu suretin kütükteki kaydına uygun olduğu tasdik olundu

İmzalar